10 Kasım 2012 Cumartesi

ZAMAN ZEMHERİDE DOĞAN GÜNEŞ

Zaman Zemheride Doğan Güneş
Korunmasız ve savunmasızca sevmek gözlerin derinliğinde kaybolmak,
Ruhumun, bedenimin eriyip gitmesi mi AŞK... 

Yitik zamanın ardından koşarken temmuz geceleri iner üzerime sıcaklar.
 Dört bir yanımı sarmış hüzün dediğimiz ayrılıklar,
 Önce sayısız harfler susar ve düşer yüreklerden,
 Sonra sayılı kelimeler düşer yüreğimden yüreğine,
 Konuşmaya başlar kalplerimiz. Zamanın çarkları arasında ezilirken ben, ağzımın içinde kaybolur cümleler ...

Keman telinde ağlayan yay gibi yüreğimin telleri üzerinde dolanır zamanın çarkları.Başlar işlemeye yalnızlığı.
Zamanı durdurup, yalnızlık rotasını değiştiren, geçmişin dehlizlerine demir atan tek kalmış  duygular.

Zaman mıydı beni bitiren, yoksa ben miydim zamanı yiten? Ne kadar geriye sardıysam da zamanı, geriye baktığımda hepsini bana karşı dönüştürdüğümü gördüm. Çevremde bana benzeyen ve kaybolan yıllara ne kadar hoşça kal dediysem, o kadar dönderdi beni. Kapattığım gözlerimden hayata dönüşümle düştüğüm yerde buldum kendimi,

Karanlıklar içinde beni yalnızlıklar karşıladı. Geriye dönüp baktığımda, kaybolan ben miydim? Arkamda kalan hatıralar önümde yaşayamadığım hayat vardı. Giderek yıpranan bir yüreğin taşıyamayacağı hayatı...

Küçük sebepler için alınan büyük kararların arkasında, koparılan büyük fırtınalar. Her biten şeyin ardından geriye kalan hüzünlerin dünyasında, son çığlık, son sancı, oda son sessizlikde kayboluyor.

Şefkatle ihanet arasında kalıp giden gönül... Alınan büyük yaranın acısından zamanın girdabına dolanıyordum. Zaman zemheride açan güneş, kalbimde bir sevda, sürekli ilerleyen ve akan usanmayan zaman. Üzerinden bir kez geçildiğinde bir daha geri gelmeyen bir zaman. Saçıma konan ak yıldızlar, gözlerimin altında derinleşen çizgiler...Zamanve ben hırsız zaman.
Yaşanmışlarımın gersinde  yaşayan zaman. Zaman içinde yitik zamna, bulmanın imkanı olmayan zaman.

Gözlerimin yaşına gizleniyorum. Turuncu sis lambalarının şemsiyesinde toprağa dökülen sağanak yağmurların ortasında iliklerime kadar üşüyerek yürüyorum. Yitirdiğim zamanlara inat. Kulakları tırmalasa bile şimdiki zamanla çekeceğim tümcelerimi. Mermere düşen inci tanelerinin beyazlığında ,arıyorum kendimi.Ertelenmiş bir yaşayış, iki üşüme arasındaki ateşleniş gibi yanan bedenimi kirpiklerimin örtüsüne bürüyorum.

Bana ait evin kapısında buluyorum kendimi. Ne anahtarlarımla açıp girebiliyorum gönül penceremi, ne de bana ait evi gezebiliyorum gönlümce. Gönül kapım, benimle evin arasında gardiyan misali. Hüzünlerim ise içeri aldığım ben oluyor. Kendi kapımın önünde zamanın acımasızlığını yaşarken mevsimlerin en ayazında üşüyorum. Hiçbir yerden gelip, hiçbir yere gidemeyen bakışlarım,ve  yalnız kalışım...

Boşlukta yuvarlanıyorum. Kaçacak, sığınacak bir liman  ararken bütün yollarım senden geçiyor.  Umarsız bir tutsaklıkla çöl ortasında sanal bir insan nasıl vahaya koşarsa ben de sana  koşuyorum. Işık haleleri gibi başımın üzerinden eksilmiyor acı ve gözyaşı. Gözlerin gölgeler arasından bembeyaz bir elbiseye sarılmış ölümün diğer  yüzü gibi bana  bakıyor. Ve gözbebeğim titrerken gözyaşlarımı içime akıtıyor. Yitirilmiş zamanlar yaşanmamış duyguların acımasızlığıyla bana kalan.

Artık zaman kavramını derinlere gömüyorum. Beni nasıl ağırlayacağını bilmediğim yeni yaşamın kapısını aralıyorum. Acıların, hüzünlerin üzerini ölü toprağı ile örterek sana geliyorum. Sağır bir karanlığa gömülmüş ben. Batan günün son ışıkları gökyüzü ile kucaklaşırken zamanın acımasızlığına veriyorum kendimi. Bana hayallerimi sorma

 Ben israf nları israf ettim onları zamanın gemisinde.

Akrep ile yelkovan arasına sıkışmış zamana geçmişimi vermişim. Ne ilerleyip, ne de geri kalıyor, kururmuş yaprakların hışırtılarına karışmış umutlarım, hayallerim. Göçmen kuşun kanadında yolcu ediyorum vefasızlıkları,ve yalnızlığımı, Kaç şafakta kaç gün gömüp, kaybolmuşluklar içinde ben bu dünyaya rest çekiyorum. Yol ayrımına gelmişim ,bilmiyorum.. Kendim ile cebelleşirken beynimden sorular geçiyor sağanak gibi işliyor zaman ve  geçiyor. Zamanın ortasında kaybolmuşum .
Ceplerime koyduğum yalnızlığım ve anlarım...
Ne gidebiliyorum, ne de kalabiliyorum zamanda ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder