31 Ekim 2014 Cuma
27 Ekim 2014 Pazartesi
21 Ekim 2014 Salı
SABAH
(¯`*•.¸G * Ü * N * A * Y * D * I * N ¸.•*´¯)
.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.
*.*.*.*.*•╔════◄░❀░❉░░►════╗•
*.*.*.*.*❉░.....HAYIRLI SABAHLAR..░❉
*.*.*.*.*•╚════◄░❀░❉░░►════╝ •
Rabbim sağlık, mutluluk, huzurlar versin.
MutLu ve Huzurlu Bir Gün DiLerim.✿ ❤ ✿
Her şey gönlünüzce olsun ✿ ❤ ✿ Sevgilerimle.
.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.
*.*.*.*.*•╔════◄░❀░❉░░►════╗•
*.*.*.*.*❉░.....HAYIRLI SABAHLAR..░❉
*.*.*.*.*•╚════◄░❀░❉░░►════╝ •
Rabbim sağlık, mutluluk, huzurlar versin.
MutLu ve Huzurlu Bir Gün DiLerim.✿ ❤ ✿
Her şey gönlünüzce olsun ✿ ❤ ✿ Sevgilerimle.
20 Ekim 2014 Pazartesi
16 Ekim 2014 Perşembe
GİDEN SEVGİLİ
Yıldızım soldu,sen gidince,
Bir yaban gülü gibi sana hasretim,
Senden çok uzaklarda sürgündeyim,
Ve o gözlerin beni hapsetti,
Ne de çabuk kaydın ellerimden,
Çok çabuk yitiridim seni ben,
Kader mi yazı mı bilemedim,
Bense sensizliğe boğulmuşum,
Göçmen kuşlar gibi pır pır yüreğim,
Çekip gittin hayatımdan,
Duymadın,haykırışımı,ağlayışlarımı,
Benim sanmışdım,
Uçup gittin ellerimden,
Tutamadım,kal gitme diyemedim,
Olamadın yanımda düşen yıldız kadar,
Zaman kısaymış ikimiz için,
Yetmedi gücün gözyaşlarımı silmeye,
Nede elveda diyecek kadar uzun
Giden sevgilimdin unutamadığım.
Bir yaban gülü gibi sana hasretim,
Senden çok uzaklarda sürgündeyim,
Ve o gözlerin beni hapsetti,
Ne de çabuk kaydın ellerimden,
Çok çabuk yitiridim seni ben,
Kader mi yazı mı bilemedim,
Bense sensizliğe boğulmuşum,
Göçmen kuşlar gibi pır pır yüreğim,
Çekip gittin hayatımdan,
Duymadın,haykırışımı,ağlayışlarımı,
Benim sanmışdım,
Uçup gittin ellerimden,
Tutamadım,kal gitme diyemedim,
Olamadın yanımda düşen yıldız kadar,
Zaman kısaymış ikimiz için,
Yetmedi gücün gözyaşlarımı silmeye,
Nede elveda diyecek kadar uzun
Giden sevgilimdin unutamadığım.
GELSEYDİN
Bendeki deli yürek,
Seni ölürcesine sever,
Sevgilim bu aşk yakar,
İnan tek sen dilek.
Yalnızlığım dağlar beni,
Sen bende gittiğinde,
Hasret ve özlem sana,
Sensiz bitkinim ben de.
Uykusuzluk çöreklenmiş,
Başımda ,iki başlı yılan,
Konuşan dilerini,ben,
Gülüşlerini özledim ben..
Tüm haykurışlarım sana,
Tüm serzenişlerim sana,
Tüm özlemlerim sana,
Dönsene sen bana ...
Gelseydim yar bana,
Koşar adımlarla bana,
Karalar bağlamazdım,
Sensiz geçen günlerime...
Seni ölürcesine sever,
Sevgilim bu aşk yakar,
İnan tek sen dilek.
Yalnızlığım dağlar beni,
Sen bende gittiğinde,
Hasret ve özlem sana,
Sensiz bitkinim ben de.
Uykusuzluk çöreklenmiş,
Başımda ,iki başlı yılan,
Konuşan dilerini,ben,
Gülüşlerini özledim ben..
Tüm haykurışlarım sana,
Tüm serzenişlerim sana,
Tüm özlemlerim sana,
Dönsene sen bana ...
Gelseydim yar bana,
Koşar adımlarla bana,
Karalar bağlamazdım,
Sensiz geçen günlerime...
10 Ekim 2014 Cuma
CUMA
HAYIRLI
SABAHLAR GÜL KOKULU CUMALAR YÜRELERÎ GÜZEL DÎN KARDESLERÎM CUMAMIZ
HAYIRLARA VESİLE OLSUN iNSAALLAH RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN ADIYLA ﺱ
ـــــْـــــــــــــ ﻢِ ﺍﷲِﺍﻟﺮﺣْﻤَﻦ ِ ﺍﺍﺭﺣﹻﻴﻢYâ Rabbî! Bizim hâlimize
bakarak muâmele etme. Kendi ikrâm ve ihsânına
göre bize muâmele eyle. Yâ Rabbî! Kerem ve lütfunla hidâyet ettiğin
kalbi tekrar dalâlete, sapıklığa meylettirme. Belâları bizden sarf eyle,
çevir ve değiştir. Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim! .Ey
mahlûkâtın, yaratıkların canlıların ihtiyâcını gideren Rabbim! Sen
varken hiç bir kimseyi hatırlamak ve ondan bir şey ummak lâyık değildir.
Yâ Rabbî! Rûhumda bir ilim katresi var. İlâhî onu hevâ rüzgarıyla ten
toprağından muhâfaza eyle. Ey ihsânı çok olan Rabbim! Cefâ içinde geçip
giden ömre merhamet et. Ey affetmeyi seven Rabbim! Bizi affeyle. İsyân
derdimize çâre eyle. Ey yardım isteyenlerin yardımcısı! Bizi hidâyete
çıkar. Ey âlemin yaratıcısı! Kasvetli, kararmış, katılaşmış âdetâ taş
gibi olmuş olan kalbimizi mum gibi yumuşat, feryâdımızı, âh u vâhımızı,
hoş eyle ki rahmetini celbetsin, çeksin. Bizi köle gibi kullanan bu
serkeş nefisten bizi satın al. O nefis bıçağı kemiğe dayandı (zulmü
canımıza yetti). Yâ Rabbî! Sana ne arz edeyim. Çünkü sen gizli ve açık
her şeyi bilirsin." Amin
9 Ekim 2014 Perşembe
ABDULLAH GÜRBÜZ EFENDİNİN SÖYLEDİKLERİ
Şevval ayında ayaklanma,Zilkade'de harp konuşmalar,Zilhicce'de ise harb vaki olacak...
Hadisi Şerif Kıyamet Alametleri.
Evliyaullahın,Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizden naklettikleri tüm hadiseler gerçekleşiyor şu anda,
Hadisi Şerif Kıyamet Alametleri.
Evliyaullahın,Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizden naklettikleri tüm hadiseler gerçekleşiyor şu anda,
3.Dünya savaşına girmek üzereyiz,bu harpte dünya nüfusunun 1/6'sının
kalacağı,yani 6 milyar insan'dan 1 milyarının "muhtemelen" kalacağı
bildirilmişti.
Türkiye'nin ortadoğuya askeri müdahalesi Rus harbi'nin başlamasına fakat evvelden içeride bir bölünme olacağı,toplumun ikiye ayrılacağı,"Sol"un "Sağ"a karşı "dış" kuvvet talep edeceği,müslümanlara taaruzların olacağı fakat hemen akabinde Türkiye'de "Sol" ile ifade edilen,"izm" lerin hepsinin telef olacakları,yine Evliya rivayetlerine göre nüfusun 30 milyona düşeceği,
ile ilgili son derece kuvvetli uyarı ve duyumlara şahit olduk..
Saadece bir örnek Abdullah Gürbüz Efendi'dir, bazı sohbetlerinde Türkiye'nin geleceğine dair bazı keşifler belirtiyor ..
Efendi hazretleri şunları belirtmiş:
* AK Parti daha seçime girmeden önce 3 dönem üst üste iktidar olacaklarını..
* İlk iki dönemlerinde İslam adına güzel gelişmelerin olacağını..
* Askerin başörtüsüne selam duracağını..
* Erdoğan'a darbe girişimi olacağını..
* Bu darbe girişiminin bir genelkurmay başkanı tarafından engelleneceğini.. Zaman göstermiştir ki, bu kişi Hilmi Özkök'tür
* Ordu içerisinde sağcı ve solcuların ayrışacağını.. (Ergenekon davası)
*Ak Parti'nin üçüncü döneminde, Tayyip Erdoğan'ın zorla koltuktan indirileceğini..
* Ak Partinin 3.döneminde İsrail'in önce Suriye'yi işgal edeceğini, Suriye’lilerin Türkiye’ye kaçacağını ve Türkiye’nin de İsrail tarafından vurulacağını..
Akabinde İsrail’den sonra Yunanistan’ın da Türkiye’ye saldıracağını.. Bu sohbet internette mevcut. İlgililer biliyor zaten..
* Türkiye'ye savaş açıldığında İran'ın Türkiye'ye yardım edeceğini belirtiyor Abdullah Efendi..
* İsrail ve Yunanistan saldırılarından sonra ülkede bir bölünme olacağını, hangi ülkeyle savaşa ağırlık verileceği hususunda görüş ayrılıkları yaşanacağını..
* İslâm’ın ilk yıllarındaki sıkıntılar dönemi gibi bu dönemin de çok zor olacağını..
*Savaş devam ederken Hz.Mehdi’ nin zuhuruyla alakalı Abdullah Efendi’nin sohbetleri de internette mevcuttur..
ilave:
Ben saadece naklediyorum,İmanına sadık,namaz ve zikir ehli,temiz itikad sahipleri amandadırlar biiznillah..
Türkiye'nin ortadoğuya askeri müdahalesi Rus harbi'nin başlamasına fakat evvelden içeride bir bölünme olacağı,toplumun ikiye ayrılacağı,"Sol"un "Sağ"a karşı "dış" kuvvet talep edeceği,müslümanlara taaruzların olacağı fakat hemen akabinde Türkiye'de "Sol" ile ifade edilen,"izm" lerin hepsinin telef olacakları,yine Evliya rivayetlerine göre nüfusun 30 milyona düşeceği,
ile ilgili son derece kuvvetli uyarı ve duyumlara şahit olduk..
Saadece bir örnek Abdullah Gürbüz Efendi'dir, bazı sohbetlerinde Türkiye'nin geleceğine dair bazı keşifler belirtiyor ..
Efendi hazretleri şunları belirtmiş:
* AK Parti daha seçime girmeden önce 3 dönem üst üste iktidar olacaklarını..
* İlk iki dönemlerinde İslam adına güzel gelişmelerin olacağını..
* Askerin başörtüsüne selam duracağını..
* Erdoğan'a darbe girişimi olacağını..
* Bu darbe girişiminin bir genelkurmay başkanı tarafından engelleneceğini.. Zaman göstermiştir ki, bu kişi Hilmi Özkök'tür
* Ordu içerisinde sağcı ve solcuların ayrışacağını.. (Ergenekon davası)
*Ak Parti'nin üçüncü döneminde, Tayyip Erdoğan'ın zorla koltuktan indirileceğini..
* Ak Partinin 3.döneminde İsrail'in önce Suriye'yi işgal edeceğini, Suriye’lilerin Türkiye’ye kaçacağını ve Türkiye’nin de İsrail tarafından vurulacağını..
Akabinde İsrail’den sonra Yunanistan’ın da Türkiye’ye saldıracağını.. Bu sohbet internette mevcut. İlgililer biliyor zaten..
* Türkiye'ye savaş açıldığında İran'ın Türkiye'ye yardım edeceğini belirtiyor Abdullah Efendi..
* İsrail ve Yunanistan saldırılarından sonra ülkede bir bölünme olacağını, hangi ülkeyle savaşa ağırlık verileceği hususunda görüş ayrılıkları yaşanacağını..
* İslâm’ın ilk yıllarındaki sıkıntılar dönemi gibi bu dönemin de çok zor olacağını..
*Savaş devam ederken Hz.Mehdi’ nin zuhuruyla alakalı Abdullah Efendi’nin sohbetleri de internette mevcuttur..
ilave:
Ben saadece naklediyorum,İmanına sadık,namaz ve zikir ehli,temiz itikad sahipleri amandadırlar biiznillah..
ALINTI
bisküvileri anadolu çocuklarına satıp bağışını boston'lu çocuklara
yapmak... ülker 24 milyon dolar bağışlamış harvard'a... {alinti}
DENİZDE YAŞAYANLAR
Dip akıntıları mı yoksa ölüme çekiliş mi..
Türkiye ve dünya’da her sene kıyı dibi akıntıları nedeniyle çok sayıda ölüm vak’ası yaşanır,peki ama dip akıntıları gerçekten bir insanı alıp götürecek kadar kuvvetli mi,
Akdeniz,Ege ve Karadeniz kıyılarında yüzen insanların birden kaybolmaları gerçekten de dikkat çeken bir mesele,tabi bu olaylar tüm dünya’da yaşanıyor,cesedi bulunanlar ve dip akıntısı “Rip Current” nedeniyle ölenler denizlerde kaybolmuyorlar,denizler onların cansız bedenlerini karaya iade ediyor,ama ya kaybolanlar..?
Sahil güvenlik ve can kurtarma raporlarına göre “kıyı dibi akıntıları” ani kurtarma müdahalelerinin % 80’ini oluşturuyor,göller okyanus kıyıları,deniz kıyıları toplamında istatistik böyledir..
Dip akıntıları genel olarak saniyede 0,5m ( 0,5 metre ) gibi bir akım hızına sahipler,kapalı denizler ve göller için bu esasen pek de can alıcı değildir.
Ancak saniyede 2,5 metre akım hızına ulaşırlarsa,hiç bir insanın yüzme hızı bu akış hızını geçemez,
Gerçek şu ki,deniz dip akıntılarının çoğu zayıftırlar ve bunların çoğundan yüzerek kolayca çıkılabilir,dahası dip akıntıları yüzeyde görünürler ve oldukça kıyısaldırlar yani en uzunları bile çok kısa bir mesafeyle sınırlıdır,
Deniz kızları meselesinde eskiden beri anlatılan ve hikaye olarak bilinen bir hadise vardır,söylentiye göre denizden çıkıp karaya ulaşan bir deniz kızı,bir insan gencin ölümüne sebep olur,neticede lanetlenir ve kovulur..Fakat yeniden denize dönerken vücudu,sualtı şartlarına uygun fizyolojik atılımını yapamaz ve yarım insan iken yarım hidratik özellikte bir çeşit distoni’de şartlanır..deniz kızları olarak tanımlanan bu kavmin bazılarının zararlı oldukları ve tuttukları insanları suya çekerken ,ölenlerin havaya ihtiyacı olduğunu bilmezden geldikleri anlatılmıştır,
Yunanlıların bu konuda çok derin birikimleri vardır,fakat onların anlatımları oldukça abartıya kaçmış ve gerçeklerin unutulmasına sebep olmuştur,ayrıca benim gibi eski su balıklarının yaşadıkları bir su altı tokadı tecrübesi vardır,eceliniz gelmediyse “Deniz” sizi almaz,dalsanız bile göğüs kemiklerinize darbe yersiniz,bazılarına göre deniz suları sizi kovar,bir kısım kardeşlerime göre de deniz cinleri sizi iterler..
"Dip akıntıları" teorisine göre,kıyıda sualtında yakın alanda yine kıyıya paralel bir kum tepesi şeridi oluşur,fakat bu şeridin bir kısmı birden kesilir ve kıyıya açık bir kapı kalır,yani şöyle diyelim.."kağıda bir çizgi çekerken arada bir kaç adet boşluk bırakın yani elinizi kaldırın",işde dip akıntısının bulunduğu kıyı sularının dibindeki kum birikintisi böyledir,sular buradan derine çekilir,bunun doğal olarak oluştuğu söylenir,ya değil ise ? Ya bu bir tuzaksa ? Ellerle yüzgeçlerle yapılmış bir tuzak..
Deniz kızlarının saadece bir kaç adedinin "Deniz Başına" zararlı olduğu gerçek mi değil mi bilemiyorum,ancak denizden çıkıp gelen kavimlerin mensubları müslümanların dostu olmuşlardır,yine de denizlerden uzak durulmasıyla ilgili bir genel anlayışımız vardır,
Ben daha çocukken denizden giysileriyle çıkan insanlar olduğunu hatırlıyorum,böyle insanları görenler de olmuştur,bir keresinde yine şaşkınlıkla çok güzel takım elbiseli bir adamın denizden çıktığını fakat giysilerinin çabuk kuruduğunu söylediler,
bu tür anlatılar uzunca gülüşmelere de neden olmuştur,denizden çıkan bu gencecik adamlar uzun boylu tertemiz giysiliydiler yürüyüşleri de oldukça zarifti,
İlginç olan şu ki bu insanların varlığı gerçek,
Onlar henüz %95’i keşfedilmemiş olan okyanus ve denizlerin diplerinde yaşıyorlar,hatta büyük nehir ve göllerde bile..
Nasıl bir vücut ilmi ki suya girince,su molekülleri biyolojik ihtiyacına dönüşüveriyorlar,denizlerin diplerinden mi geliyorlar ? Yoksa deniz tabanlarında görülmemiş gidilmemiş yaşam kubbeleri mi var,ya da eskiden sulara gömülmüş olan kadim medeniyetlerin kuyularından mı çıkıp geliyorlar,
Başka bir alemden mi geliyorlar,bizden önce mi yaşadılar,henüz denizler yaratılınca mı ortaya çıktılar,
Bu sualtı insanları hakkında bazı islami kayıtlar da var,
Bildirilenlere göre..
Büyük ırmak ve denizlerin derinliklerinde yaşayan insanların olduğunu anlatan kaynaklar var. Bu kaynaklardan bir tanesi Muhyiddin A’rabi k.s. Hazretlerinin “el Fütuhatül Mekkiyye” adlı eseridir. Hz. Şeyh anılan eserinde “Melamiler” hakkında bilgi verirken su altı insanlarından da söz eder.
“Allah onlardan razı olsun, su altı insanları denilen bazı kimseler vardır. Onlar denizlerin ve ırmakların diplerinde Allah’a ibadet ederler. İnsanların çoğu onları bilmez ve tanımazlar.” ( Fütuhat 196, Nefahat 971 )
Elimizdeki ikinci kaynak İmam Şarani’nin “Tabakatül Kübra” adlı kitabıdır.
İmam Şarani anılan eserinde Mevlana Şemseddin Muhammed Hanefi k.s Hazretlerinin şu kerametlerini de anlatır..
“Hanefi Hazretleri deniz dibi sakinlerini de ziyaret ederdi. Denize dalar, orada uzun süre kalırdı. Çıktığı zaman elbisesinde ıslaklık dahi bulunmazdı. O deniz dibinde kiminle konuşur, sohbet ederdi bilinmez."
Hanefi Hazretlerinin evi Kahire yakınlarında Nil Irmağı yanında bir ada olan Ravda’da idi. Nil Irmağı dibi sakinleri Onu ziyarete gelirlerdi. Hanefi Hazretlerinin yanında kim varsa onları görürdü.
Hanefi Hazretlerinin kız Ümmü Mehasin gördüklerini şöyle anlattı..
"Bir defasına Nil Irmağı dibi sakinleri babamı ziyarete geldiler. Üzerlerinde temiz elbiseler vardı. Akşam namazını babamla birlikte kıldılar. Üzerlerinde elbiseleri olduğu halde suya dalarak kayboldular. "
Babama..
"Bunların elbiseleri ıslanmaz mı, dedim. Babam gülerek..Bunların evleri zaten deniz, dedi." ( Tabakat: c.3, s.1510, 1524, 1525 )
“Ariflerin Menkıbeleri” adlı kitabın üçüncü cildinin 152. ve 153. sayfalarında şöyle bir hikaye anlatılır.
Hazreti Mevlana Celal Al Din El Rumi, ailesini, bazı akraba ve yakın dostlarını da alarak ılıcaya gittiler. Ilıca, yeşillikleri ile meşhur olan Ilgın’da bir yerdeydi. Ebulhasan ( Şimdiki adı Bulasan’dır ) Köprüsüne geldiklerinde Hanımı Mevlana’nın kulağına eğilerek şunları söyledi
"Efendim, bu suyun kenarına yalnız varmanın tehlikeli olduğu söyleniyor. Çünkü bu suda bir canavar varmış, her yıl bir insan veya bir hayvanı kaparak suyun altına götürüp öldürdükten sonra dışarı atıyormuş". Hanımından bu sözleri işiten Mevlânâ Hazretleri..
"Bu haberi vermeniz iyi oldu. Ben de o canavarı çoktan beri görmek istiyordum, dedi." Sonra su kenarına varıp..
"Ey bu yöreyi tehlikeye düşüren yaratık. Nerede isen hemen gel Diye seslendi."
Az bir süre sonra sudan garip bir yaratık çıktı. Yüzü insan yüzüne benziyor, fakat ayakları bir at ayağını andırıyordu.
Mevlana Hazretlerine açık ve seçik bir şekilde selam verdi. Sonra..
"Sultanımız..Biz sizin dervişleriniz olalı bir hayli zaman olmuştur. Siz bir zaman bu suyun derinliklerini şereflendirerek bizi imana ve sema’a çağırmıştınız. İşte biz o zamandan beri sizin dervişleriniziz. Yalnız sizden büyük bir ricamız var. Bizden bir hata meydana geldi. İstemeyerek bir delikanlıyı öldürdük. Şu anda suçumuzun bağışlanması için size yalvarırız, dedi."
Bunun üzerine Mevlana Hazretleri o canavarın suçunun bağışlanması için dua etti ve şefaatçi oldu. Canavar da tekrar tövbe ederek bağlılığını gösterdi. Bu arada Mevlana Hazretlerine son derece parlak ve iri bir inci hediye etti ki, görenlerin gözleri kamaşırdı. Canavar, bağlılık ve sevgi belirtileri gösterdikten sonra suyun derinliklerine dalarak kayboldu.
Ariflerin tanıklık ettiği bu olayları reddedemeyiz. Çünkü bunlar geçmişin masalları veya hayal fantezileri değil, Yüce Hakk’ın arif kullarına gösterdiği gerçek olaylardır.
Bu durumda deniz adamları iyi kavimlere mensublar,zaten hanefi fıkhı hariç denizden ne çıkarsa yenir denmiştir buna icazet verilmiştir,saadece Hanefi'de bu sınırlıdır,
Her neyse..
Ben eski bir balığım bu denizlerde,deniz canlıdır,ne yersen ne düşünürsen ve ne hissedersen bunu hemen anlar..
Sizler eğer bir gün çaresiz bir vaziyette denizlerde bir deniz kızı tarafından yakalanır ve kaçacak bir yer bulamassanız,
ve size şöyle bir soru sorarsa "Kral Iskender yaşıyor mu" ?..
Ona şöyle cevap verin..
"Yaşıyor ve hala yönetiyor"..
Türkiye ve dünya’da her sene kıyı dibi akıntıları nedeniyle çok sayıda ölüm vak’ası yaşanır,peki ama dip akıntıları gerçekten bir insanı alıp götürecek kadar kuvvetli mi,
Akdeniz,Ege ve Karadeniz kıyılarında yüzen insanların birden kaybolmaları gerçekten de dikkat çeken bir mesele,tabi bu olaylar tüm dünya’da yaşanıyor,cesedi bulunanlar ve dip akıntısı “Rip Current” nedeniyle ölenler denizlerde kaybolmuyorlar,denizler onların cansız bedenlerini karaya iade ediyor,ama ya kaybolanlar..?
Sahil güvenlik ve can kurtarma raporlarına göre “kıyı dibi akıntıları” ani kurtarma müdahalelerinin % 80’ini oluşturuyor,göller okyanus kıyıları,deniz kıyıları toplamında istatistik böyledir..
Dip akıntıları genel olarak saniyede 0,5m ( 0,5 metre ) gibi bir akım hızına sahipler,kapalı denizler ve göller için bu esasen pek de can alıcı değildir.
Ancak saniyede 2,5 metre akım hızına ulaşırlarsa,hiç bir insanın yüzme hızı bu akış hızını geçemez,
Gerçek şu ki,deniz dip akıntılarının çoğu zayıftırlar ve bunların çoğundan yüzerek kolayca çıkılabilir,dahası dip akıntıları yüzeyde görünürler ve oldukça kıyısaldırlar yani en uzunları bile çok kısa bir mesafeyle sınırlıdır,
Deniz kızları meselesinde eskiden beri anlatılan ve hikaye olarak bilinen bir hadise vardır,söylentiye göre denizden çıkıp karaya ulaşan bir deniz kızı,bir insan gencin ölümüne sebep olur,neticede lanetlenir ve kovulur..Fakat yeniden denize dönerken vücudu,sualtı şartlarına uygun fizyolojik atılımını yapamaz ve yarım insan iken yarım hidratik özellikte bir çeşit distoni’de şartlanır..deniz kızları olarak tanımlanan bu kavmin bazılarının zararlı oldukları ve tuttukları insanları suya çekerken ,ölenlerin havaya ihtiyacı olduğunu bilmezden geldikleri anlatılmıştır,
Yunanlıların bu konuda çok derin birikimleri vardır,fakat onların anlatımları oldukça abartıya kaçmış ve gerçeklerin unutulmasına sebep olmuştur,ayrıca benim gibi eski su balıklarının yaşadıkları bir su altı tokadı tecrübesi vardır,eceliniz gelmediyse “Deniz” sizi almaz,dalsanız bile göğüs kemiklerinize darbe yersiniz,bazılarına göre deniz suları sizi kovar,bir kısım kardeşlerime göre de deniz cinleri sizi iterler..
"Dip akıntıları" teorisine göre,kıyıda sualtında yakın alanda yine kıyıya paralel bir kum tepesi şeridi oluşur,fakat bu şeridin bir kısmı birden kesilir ve kıyıya açık bir kapı kalır,yani şöyle diyelim.."kağıda bir çizgi çekerken arada bir kaç adet boşluk bırakın yani elinizi kaldırın",işde dip akıntısının bulunduğu kıyı sularının dibindeki kum birikintisi böyledir,sular buradan derine çekilir,bunun doğal olarak oluştuğu söylenir,ya değil ise ? Ya bu bir tuzaksa ? Ellerle yüzgeçlerle yapılmış bir tuzak..
Deniz kızlarının saadece bir kaç adedinin "Deniz Başına" zararlı olduğu gerçek mi değil mi bilemiyorum,ancak denizden çıkıp gelen kavimlerin mensubları müslümanların dostu olmuşlardır,yine de denizlerden uzak durulmasıyla ilgili bir genel anlayışımız vardır,
Ben daha çocukken denizden giysileriyle çıkan insanlar olduğunu hatırlıyorum,böyle insanları görenler de olmuştur,bir keresinde yine şaşkınlıkla çok güzel takım elbiseli bir adamın denizden çıktığını fakat giysilerinin çabuk kuruduğunu söylediler,
bu tür anlatılar uzunca gülüşmelere de neden olmuştur,denizden çıkan bu gencecik adamlar uzun boylu tertemiz giysiliydiler yürüyüşleri de oldukça zarifti,
İlginç olan şu ki bu insanların varlığı gerçek,
Onlar henüz %95’i keşfedilmemiş olan okyanus ve denizlerin diplerinde yaşıyorlar,hatta büyük nehir ve göllerde bile..
Nasıl bir vücut ilmi ki suya girince,su molekülleri biyolojik ihtiyacına dönüşüveriyorlar,denizlerin diplerinden mi geliyorlar ? Yoksa deniz tabanlarında görülmemiş gidilmemiş yaşam kubbeleri mi var,ya da eskiden sulara gömülmüş olan kadim medeniyetlerin kuyularından mı çıkıp geliyorlar,
Başka bir alemden mi geliyorlar,bizden önce mi yaşadılar,henüz denizler yaratılınca mı ortaya çıktılar,
Bu sualtı insanları hakkında bazı islami kayıtlar da var,
Bildirilenlere göre..
Büyük ırmak ve denizlerin derinliklerinde yaşayan insanların olduğunu anlatan kaynaklar var. Bu kaynaklardan bir tanesi Muhyiddin A’rabi k.s. Hazretlerinin “el Fütuhatül Mekkiyye” adlı eseridir. Hz. Şeyh anılan eserinde “Melamiler” hakkında bilgi verirken su altı insanlarından da söz eder.
“Allah onlardan razı olsun, su altı insanları denilen bazı kimseler vardır. Onlar denizlerin ve ırmakların diplerinde Allah’a ibadet ederler. İnsanların çoğu onları bilmez ve tanımazlar.” ( Fütuhat 196, Nefahat 971 )
Elimizdeki ikinci kaynak İmam Şarani’nin “Tabakatül Kübra” adlı kitabıdır.
İmam Şarani anılan eserinde Mevlana Şemseddin Muhammed Hanefi k.s Hazretlerinin şu kerametlerini de anlatır..
“Hanefi Hazretleri deniz dibi sakinlerini de ziyaret ederdi. Denize dalar, orada uzun süre kalırdı. Çıktığı zaman elbisesinde ıslaklık dahi bulunmazdı. O deniz dibinde kiminle konuşur, sohbet ederdi bilinmez."
Hanefi Hazretlerinin evi Kahire yakınlarında Nil Irmağı yanında bir ada olan Ravda’da idi. Nil Irmağı dibi sakinleri Onu ziyarete gelirlerdi. Hanefi Hazretlerinin yanında kim varsa onları görürdü.
Hanefi Hazretlerinin kız Ümmü Mehasin gördüklerini şöyle anlattı..
"Bir defasına Nil Irmağı dibi sakinleri babamı ziyarete geldiler. Üzerlerinde temiz elbiseler vardı. Akşam namazını babamla birlikte kıldılar. Üzerlerinde elbiseleri olduğu halde suya dalarak kayboldular. "
Babama..
"Bunların elbiseleri ıslanmaz mı, dedim. Babam gülerek..Bunların evleri zaten deniz, dedi." ( Tabakat: c.3, s.1510, 1524, 1525 )
“Ariflerin Menkıbeleri” adlı kitabın üçüncü cildinin 152. ve 153. sayfalarında şöyle bir hikaye anlatılır.
Hazreti Mevlana Celal Al Din El Rumi, ailesini, bazı akraba ve yakın dostlarını da alarak ılıcaya gittiler. Ilıca, yeşillikleri ile meşhur olan Ilgın’da bir yerdeydi. Ebulhasan ( Şimdiki adı Bulasan’dır ) Köprüsüne geldiklerinde Hanımı Mevlana’nın kulağına eğilerek şunları söyledi
"Efendim, bu suyun kenarına yalnız varmanın tehlikeli olduğu söyleniyor. Çünkü bu suda bir canavar varmış, her yıl bir insan veya bir hayvanı kaparak suyun altına götürüp öldürdükten sonra dışarı atıyormuş". Hanımından bu sözleri işiten Mevlânâ Hazretleri..
"Bu haberi vermeniz iyi oldu. Ben de o canavarı çoktan beri görmek istiyordum, dedi." Sonra su kenarına varıp..
"Ey bu yöreyi tehlikeye düşüren yaratık. Nerede isen hemen gel Diye seslendi."
Az bir süre sonra sudan garip bir yaratık çıktı. Yüzü insan yüzüne benziyor, fakat ayakları bir at ayağını andırıyordu.
Mevlana Hazretlerine açık ve seçik bir şekilde selam verdi. Sonra..
"Sultanımız..Biz sizin dervişleriniz olalı bir hayli zaman olmuştur. Siz bir zaman bu suyun derinliklerini şereflendirerek bizi imana ve sema’a çağırmıştınız. İşte biz o zamandan beri sizin dervişleriniziz. Yalnız sizden büyük bir ricamız var. Bizden bir hata meydana geldi. İstemeyerek bir delikanlıyı öldürdük. Şu anda suçumuzun bağışlanması için size yalvarırız, dedi."
Bunun üzerine Mevlana Hazretleri o canavarın suçunun bağışlanması için dua etti ve şefaatçi oldu. Canavar da tekrar tövbe ederek bağlılığını gösterdi. Bu arada Mevlana Hazretlerine son derece parlak ve iri bir inci hediye etti ki, görenlerin gözleri kamaşırdı. Canavar, bağlılık ve sevgi belirtileri gösterdikten sonra suyun derinliklerine dalarak kayboldu.
Ariflerin tanıklık ettiği bu olayları reddedemeyiz. Çünkü bunlar geçmişin masalları veya hayal fantezileri değil, Yüce Hakk’ın arif kullarına gösterdiği gerçek olaylardır.
Bu durumda deniz adamları iyi kavimlere mensublar,zaten hanefi fıkhı hariç denizden ne çıkarsa yenir denmiştir buna icazet verilmiştir,saadece Hanefi'de bu sınırlıdır,
Her neyse..
Ben eski bir balığım bu denizlerde,deniz canlıdır,ne yersen ne düşünürsen ve ne hissedersen bunu hemen anlar..
Sizler eğer bir gün çaresiz bir vaziyette denizlerde bir deniz kızı tarafından yakalanır ve kaçacak bir yer bulamassanız,
ve size şöyle bir soru sorarsa "Kral Iskender yaşıyor mu" ?..
Ona şöyle cevap verin..
"Yaşıyor ve hala yönetiyor"..
PARALARA DİKKAT
Para Banknotları üzerinde "COCAİN" bulunur...
Tesbitlere göre,en az "5" ülkenin banknot paraları "Uyuşturucu" madde içerir,bunlar ABD doları,Brezilya,Çin,Japon,
Cebinizde banknot taşırken,polis köpeklerinden uzak durun...
Amerikan dolarlarının % 85 ila % 90'ı narkotik açıdan kokainlidir,kuzey amerika kağıt banknotlarının % 80'inde bu içerik vardır,Çin ve Japon paralarının ise % 12 - 20'si narkotik madde içeriklidir...
İNSAN VÜCUDU
Her "7" Senede bir,insan vücudu kendini tamamen değiştirir...
Kemikler,Beyin ve Kalp hariç,İnsan vücudundaki tüm organlar "7" sene içerisinde tamamen değişir ve yenilenirler.Her gün 300 milyar hücre yenilenir,ölü hücreler hızla atılır öyle ki vücud tamamen yer değiştirir.
İnsan Beyni "10 wat" güç ile çalışır.Beyin her gün 200 kilokalori'ye ihtiyaç duyar,bu da 10 wat'lık güce denk gelir,bu durum uykuda da değişmez.
Sinir sinyalleri,Beyin'den dokulara ve dokulardan Beyine saatte 402.336 km ( kilometre ) süratle iletilir.İnsan elinin dokunduğu her şey,bu süratle nöronlara verilenir.
75 Trilyon hücre,insan vücudunu oluştururlar ve bu sayı bilinen galaksideki yıldızların sayısından fazladır.Her bir hücre,küçük bir "Şehir" gibidir,binlerce kompleks molekül bir hücre içinde birbirleriyle iletişimde olur.Galaksi'deki 400 milyar yıldız ile kıyaslanınca yapımızın ne kadar kompleks olduğu ortaya çıkar,çünkü rakamla yazılırsa hücre sayımız şöyle gösterilir,"75.000.000.000 .000".
İnsan vücudunda 160.934 km ( kilometre ) uzunluğunda kan damarı bulunur.
İnsan Hücreleri tüm düşünce ve hislere cevap verirler,insan iradesi ve aklı olumlu ve iyi bir yapıda ise,vücudu da olumlu ve iyi durumda olur,bağışıklık sistemi bile bu durumdan etkilenir.Olumsuz his ve düşünceler de bağışıklık sistemini çökertir.
İnsanların "Yıldız Tozlarından" yapıldıkları söylemi gayet yerindedir,bilimsel bulgulara göre dünyadaki tüm elementler Yıldızların özünde vardır,carbon,nitrojen,oks ijen gibi...
Kemikler,Beyin ve Kalp hariç,İnsan vücudundaki tüm organlar "7" sene içerisinde tamamen değişir ve yenilenirler.Her gün 300 milyar hücre yenilenir,ölü hücreler hızla atılır öyle ki vücud tamamen yer değiştirir.
İnsan Beyni "10 wat" güç ile çalışır.Beyin her gün 200 kilokalori'ye ihtiyaç duyar,bu da 10 wat'lık güce denk gelir,bu durum uykuda da değişmez.
Sinir sinyalleri,Beyin'den dokulara ve dokulardan Beyine saatte 402.336 km ( kilometre ) süratle iletilir.İnsan elinin dokunduğu her şey,bu süratle nöronlara verilenir.
75 Trilyon hücre,insan vücudunu oluştururlar ve bu sayı bilinen galaksideki yıldızların sayısından fazladır.Her bir hücre,küçük bir "Şehir" gibidir,binlerce kompleks molekül bir hücre içinde birbirleriyle iletişimde olur.Galaksi'deki 400 milyar yıldız ile kıyaslanınca yapımızın ne kadar kompleks olduğu ortaya çıkar,çünkü rakamla yazılırsa hücre sayımız şöyle gösterilir,"75.000.000.000
İnsan vücudunda 160.934 km ( kilometre ) uzunluğunda kan damarı bulunur.
İnsan Hücreleri tüm düşünce ve hislere cevap verirler,insan iradesi ve aklı olumlu ve iyi bir yapıda ise,vücudu da olumlu ve iyi durumda olur,bağışıklık sistemi bile bu durumdan etkilenir.Olumsuz his ve düşünceler de bağışıklık sistemini çökertir.
İnsanların "Yıldız Tozlarından" yapıldıkları söylemi gayet yerindedir,bilimsel bulgulara göre dünyadaki tüm elementler Yıldızların özünde vardır,carbon,nitrojen,oks
DİKKAT
Kuran'ı Kerimimiz'de "114" sure vardır..Bu 114 sayısından şu anki "yaşınızı" çıkarın,geriye "doğum" tarihinizin kaldığını göreceksiniz.
Hiç bir şey tesadüf değildir.
MARSA BAKIN
Birazcık Kuran okuyabilenler hemen farkederler,bilmeyenler de Peygamberimizin Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin isminin Arapça yazılışına bakıversinler.
"Mars" Gezegeninin tam ortasında "Enlem" hattında,sağdan sola ( doğudan batıya ) "MUHAMMED" ( s.a.v. ) yazmaktadır.
"Ey Resulüm Biz seni ancak alemlere bir Rahmet olarak gönderdik."...Enbiya 107
AFYON'CA
Afyonlu biri parkta oturan kişiye:
-Az dee hölee va vakam .demiş.
Adam :
Ne dedin anlamadım demiş.
Oradan başka Afyonlu arkadaş konuşulanları duymuş ve düzeltmek istemiş.
-Accik gıyneş deyo gıyneş oda otceemiş.demiş.
-Az dee hölee va vakam .demiş.
Adam :
Ne dedin anlamadım demiş.
Oradan başka Afyonlu arkadaş konuşulanları duymuş ve düzeltmek istemiş.
-Accik gıyneş deyo gıyneş oda otceemiş.demiş.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)