13 Şubat 2013 Çarşamba

AŞK SÖZLERİ

Belki de aşk asla kullanılmamalıydı cümle içinde, zaten bir daha gönül koymak mı ortaya, tövbe!
Dilek tutman için yıldızların kayması mı gerekiyor illa ki? Gönlüm gönlüne kaydı yetmez mi?
Eskiden karanlıktan korkar yağmurdan ürperirdim şimdi karanlıklar sırdaşım yağmurlar göz yaşım oldu.
Hüzün yakışmıyor bu aşka gülüm. Hüzün yakışmıyor ama: Gece sen yoksun ve ben burdayım.
Aşk diye birşey yaşıyorum. Ne tek taraflı demeye dilim var. Ne de karşılıklı olduğuna ispatım.
Dünde, bugünde, yarında? Yüreğin kadar yanındayım Kendini yalnız hissettiğinde elini kalbine koy; ben hep ordayım!
Eğer, gözlerin görüyor ve kulakların da duyuyorsa; Sen aşık değilsin ve olman da imkansız.
İnsan iki şeyi saklayamaz: Sarhoş olduğunu ve aşık olduğunu.
Sonunda aşk acısı olsa da sev, çok sev. Usul usul gir yüreğime, kalbim bağrım çatlasın!
Aşk bazen yeni çıkan bir filmin fragmanı gibidir. Görebileceğin tüm güzellikler yalnızca tanıtımda verilir.
Bana büyük bir şaka yap gülüm! Kaldır gecenin lacivert perdesini gülümseyen gözlerinle. Yarına çıkart beni ne olur.
Yürekten akan sözler yüreğe akar. Ağızdan çıkan sözler ise bir kulaktan girer bir kulaktan çıkar.
Bu gece bir gözyaşı medeniyeti kuruyorum. Karşı durdukça büyüyen devleşen ve bütün engellemelere rağmen benide yutmaya hazırlanan bir medeniyet. Ama dörtnala giden bir atlı gibi sökün ediyor yaşları; dizgin ne fayda?
Sus be yüreğim, ben de biliyorum özlediğimi; Sus da bilmesin özlendiğini..
Asla aşk acısı çeken birine aşık olmayın; Çünkü o kişi yaralıdır ve yarabandı olarakta sizi kullanır.
Temiz yürekli insanlar hiçbir zaman rahat hayat yaşayamazlar, çünkü kendilerini başkalarının mutluluğu için feda ederler.
Aşk’a sınır koyamazsın ve aşık oldun mu kalbinin esirisin onun sürüklediği yerdesin; sana acı çektirse bile..
Bazı aşklar okyanus gibidir. Görmesende sonunun bir yerde bittiği ni bilirsin, şimdi okyanuslar bile kıskanır sana olan sevgimi, görmesemde biliyorum sonunu sonsuza dek bitmeyecek.
Mürekkepten denizler, kağıttan gemiler yaptım. Sonra ismini her yere yazdım. İsmini yazınca seni sevdiğimi sandın, ben seni sevmedim sana taptım!
Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir.
Bir kadın aşka inanmıyorum derken, aslında tek bir şey söylemek istiyordur:”Hadi beni aşka inandır.”
Eğer gökyüzü bir parça kağıt, deniz bir şişe mürekkep olsaydı yine de sana olan duygularımı yazmaya yetmezdi.
Aşk’a yalan deme! Eğer öyle ise; Yusuf ile Züleyha’nın kur’an da işi ne.
Beni hep yanlış anladın zaten sen. Geleceğim ol demiştim sana. Gel ecelim ol değil.
O yokken “hayır sevmiyorum, unuttum” deyip, onu görünce elin ayağın birbirine dolanıyorsa; aşıksın işte..
Geceleri uyuyamıyorum. Uykumun bu rüyayı bölmesinden korkuyorum. Düşlerimin sensiz kalacağından, kabusların çevrelediği hayatımın etmediğimiz bir usturayla geceyi doğramasından korkuyorum.
Aşk ateşten bir parçadır; önce ruhunu aydınlatır, sonra bedenini ıstırtır.. Ama illaki yakar benliğini kavurur.
Boşyere canı yanmaz insanın.. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair ya da bir fazlalık geçmişten gelen.
Gerçek aşk ya şimdi vardır, ya da asla olmayacaktır. Ya ölürsün aşkın uğruna yada zaten hayatta kalmanın bi anlamı kalmaz.

Aşk bittikten sonra arkadaş kalalım diyenler! Güle başka isim versen değişik kokacak mı?
Su akarken, çocuk uyurken, kadın soyunurken, güzeldir. Bunları görüpte hayale dalarsan aşık olmamak mümkün değil.
Kelebek gibidir aşk. Peşinden koştukça senden kaçar. En iyisi bırak uçsun, Belki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna konar.
Dur ve dinle! Duyduğun her ayak sesi benim olabilir. Çalan her zilde benim parmağım kalmıştır. Perdeleri ardına kadar kapatma belki karşı binanın çatısında sana el sallayan ben olabilirim.
Şimdi o kadar zor ki geri dönmek, seni unutup başkasını sevmek ama bir şeyi anladım çok zormuş sevilmeden sevmek.
Aşk bazen o elini ilk tuttuğundaki sıcaklık, gözlerine ilk baktığındaki o ışık ve tenine ilk yaklaştığındaki o tutkudur.
Bil ki düşmek değildir insanları üzen.. Elinden tutar gibi yapıp aslında itenlerdir insanı hayata küstüren.
Acılarımı bile tatlandırıyor aşkın. Yıkıma terkedilmiş kalemin bütün hücrelerine sürülmüş iksir gibisin.
Ah sevda bahçemin tutsak çiçeği.. Ben seni oraya hapsettim. Seni hapsettim kırık bir aşk şarkısı eşliğinde. Hüzne buladım seni. Deniz meltemlerini okşayan saçlarını hapsettim kalbimin kıvrımlarına. Ordasın artık. Oradasın ve ne kadar olman gerekiyorsa.
Ve aşk.. Herkesi ona benzetip, Kimseyi onun yerine koyamamaktı..
Aşk sevgilim, seni düşlerken saç diplerimin bile terlemesi.
Kalbimi bedenimden söküp senin avucuna vermek istiyorum. O senindir çünkü; senindir artık. Sen ruhumda başladın ve bütün vücudumu kapladın. Bütün vücudum sen artık.
Ya gönlümü al artık seni sevmesin, ya aklımı al artık seni düşünmesin, ya feryadımı duy gözlerimden hayalin silinmesin ya da canımı al bu kadar acı çekmesin.
Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu, neden bu kadar geç kaldığını sorar aşk meleği.
Ölüm dediğin nedir ki? Dönüşü olmayan tatil. Aşk dediğin nedir ki? Gençliği öldüren katil.
Gözlerine üfleyen uyku perisini cebime hapsettim. Çünkü bana verdiğin en iyi hediyelerden biri o. Onunla şarkılar fısıldamak istiyorum kulağına. Benim kurtarıcım bu uyku perisi..
Ben güzel ruhuna aşık oldum senin. Sadece bu yüzden sadakat kokuyor bu tutku. Çünkü sen ebedi ruh hastalığım olacaksın benim.
Hoşlandığımız bedenlere hayalimizdeki ruhları koyuyoruz ve bunu aşk sanıyoruz..
Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini şaşırmayasın.
Aşk şişe çevirmece oyunundaki şişeye benzer kimde durursa dursun ya doğruluk ister ya da cesaret.
Gözle değil ruhla görülendir aşk. Azap denizinden ruha sabır üfleyen bir dilde çıkan sevgi demetidir aşk. Onsuz olunamayacağını düşünenler için bulunmaz bir erdemdir aşk. Yani seninle çoğalan bir çağlayandır aşk.
Onu gördüğünde için titrerken, sana gözleri dudaklarından önce tebessüm ederse işte AŞK budur!
Eğer aşk karşılıklı olsaydı, tek taraflı aşkın en güzel aşk olduğunu inkar ederdi.
Aslında onun karşısındayken konuşmak istemezsin. Çünkü o an susmak, gözlerine doya doya bakmak için en büyük fırsattır.
Seni ah seni.. Çıkmaz sokaklara hapsettiğim gülüşünü, dağlara savurduğum gülüşünü, duvarları boyadığım gülüşünü, derbeder ruhlara nakşettiğim gülüşünü, bileğime morfinlerle damıttığım gülüşünü, çiçeklerle yarıştırdığım gülüşünü, amber kokulu gülüşünü.. Ve seni… Beni kör kuyulardan sonsuz dehlizlerden çıkaran seni seviyorum!
Kadehime lacivert bir akşam çöküyor gülüm. Zehrini akıtarak çöküyor. Kartana çeviriyor her saniyeyi. Üşüyorum! Üşüdükçe seni daha çok özlüyorum.
Denize her bakışta sular alevleniyor. Hangi akşamlarda saklı gözlerin bilmiyorum ama ellerin bütün sırlarımı örtüyor. Avucumda yanık bir gül kokusu bırakıyosun.
Aşk davaya benzer, acı çekmek şahide.. Şahidin yoksa davayı asla kazanamazsın.
Şimdi burada, ben burada kırılgan bir mıh gibi duruyorum. Vuruyorum kendimi sensizliğe, sensizlik batmıyor canıma, yalnızca acıtıyor beni..
Annem yaşı ilerledikçe elim kolum ağrıyo diyor, ah be annem benim yaşım kaç ki hergün sol yanım ağrıyor..
Gecenin karanlığında, güneşin ışığında, suyun damlasında, selin coşkusunda, kimi yanımdasın kimi rüyamda, ama hep aklımdasın sakın unutma.
Sen, hayalini kurup, sonunda bulduğum o hayallerimdeki adam değilsin. Sen karşıma çıkıp, bana aşkı hayal ettiren ilk sevgilisin.

Aşk her biri ayrı telden çalan notasız orkestra önünde iki kişilik muhteşem bir “çift-solo” geçebilmektir.
Bir deryada boğulmak, bir semada kaybolmak, bir kumsalda uzanmak, aşka dair savrulmak..
Sevgilim bil ki senden uzak ne güzellikleri avutur beni bu şehrin, ne de yıldızlı aksamları! Özlemin bir nehir olmuş yarar girer içimde ki dağları!
Bir çift yeşil göz yüzünden içimde bir sonbahar acıyor; öyle acıyor ki, acılar acısız kalıyor, mevsimler üstüme devriliyor, kışlar kışsız kalıyor.
Ne garip değil mi? İkimizinde birer kalbi var, seninki sen de, benimki seninkinde..
İyiki varsın sevgilim. İyiki varsın ve varolmanın anlamı seninle bütünlendi. Hasrete tutsak, hasrete ketum yüreğimde aşk şarkıları fısıldatan kudretinle iyiki varsın.
Bulutlara uzanan ellerini istiyorum. İçimde gülleri kıskandıran sevgimle yani, ömrümün son sevdasıyla tutmak ellerini. Dağları senin yoluna devirdim ben. Kayalara tutunan birer dev aynası kondurdum gözlerine. Rüyalarımı süsleyen eşsiz varlığınla gülümse, uzaklaşma gözlerim kayıp gidince benden..
Yoluma çok aşk çıkar benim daha, ben aklıma koyduktan sonra.. Sen kendi derdine yan! Acaba bulurmusun bir ben daha..
Kimi aşklar hiç bitmezmiş; bizimkisi bitenlerden. Sevmeye yeteneksiziz.
Şimdi ne çok isterdim elinin sıcaklığını. Yüzüne dokunmayı. Sahi yüzüne dokununca çoğalıyor gülüşlerin. Gülüşlerin acının önünde kumdan kalelere dönüyor. Üflesem ardında masum ve mahzun bir yürek tepeciği görünecek.
Acı ve hüzün bir yıldız kadar uzak, mutluluk gözbebeğin kadar yakın olsun Umutların gerçek, gerçeklerin mutluluk, mutlulukların sonsuz olsun.
İranlı bir şair der ki: “Aşka uçarsan kanadın yanar.” Mevlana der ki: “Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar?” Yunus Emre de derki: “Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar?”
Aşk’ın en adaletsiz yanı nedir bilir misin? Ağızdan çıkmaya cesareti olmayan sözlerin yürekte fırtınalar kopartmasıdır.
Dün akşam yine seni düşündüm bir şey tıkandı boğazıma ağlayamadım ölüm mü yoksa sensizlik mi korkuttu ayırt edemedim çünkü farkı yoktu..
Ağırdır aşklarım her yürek taşıyamaz, büyüktür umutlarım her omuz kaldıramaz, her şey olur da şu kalbim, bir tek sensiz olamaz.
Birgün adını anarken kesilirse sesim, halayini düşlerken kesilirse nefesim ve hasrete yenilipte ıslanırsa gözlerim bilki yalnız seni özlemişim.
Konuş benimle! Aşkın bütün halleriyle konuş. Beynimdeki kan pıhtılaşana kadar, keşkehanlar ruhuma acı verene kadar. Hasret damarlarımdaki kanı emene kadar, hoşgörü ormanlarım kuruyuncaya kadar.
Elinde ne varsa hayata dair, ötesi hiçbir şey yada vesair.. Hani demiş ya şair; Mutluluğu sende bulan senindir..
Aşka inancını kaybetmiş her kadının arkasnda başarılı bir erkek vardır..
Bir gülüm oldu adını aşk koydum, kopardılar. Bir gülüm oldu adını sevgi koydum, soldurdular. Yine bir gülüm oldu adını ızdırap koydum, ne koparan var ne solduran..
Derler ki, aşk da unutulurmuş herşey gibi. Hem de yaşanıp bittikten, soğuyup küllendikten sonra değil, tam da dolu dizgin devam ederken unutulurmuş aşk.
Ellerim bile senin yüzünden birbirini kıskanırdı.. Biri tenine dokunsa diğeri sigara yakardı..
Bulutlara yükledim hasretimi, rüzgarlarla yolladım sevgimi, yağmurlar yağdırdım gözyaşlarımla küçük melekler gönderdim seni öpmeye! Geldiler mi?
Sarılmak neden güzeldir bilirmisin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur, sarlınca sağ tarafını onun kalbi doldurur.
Önce aşık oluyoruz, sonra terkediliyoruz, sonra kendimize iyi bakıyoruz malum gidenler hep iyi niyetli..
Üzülme, hangi ayyaş teşekkür etti ki kadehini doldurmak için ezilen üzüme.
Telefon tellerine dolanan sesini istiyorum. Sesinin rengini kokusunu nefesini.. Bu bahçeye dönmüş ruhuma hoş geldin. Hoşgeldin.. Bebek yüzlü baharıma hoş geldin.
Sessizlik en çok da sen yanımdayken acıtıyor beni. Sözlerin başka kapıların dünyalarını aralayan anahtar. Konuş.. Hep konuş.. Konuşmalarla çoğalt evreni..
Ve biz seninle tarih boyu geç kalınmış aşkız, hiç vaktinde yetişemedik hayal kırıklıklarımızı taşıyan vapurun kalkışına..
Yaşamın kaynağı sevgi ise, eğer sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç birşeyleri biri ile paylaşmaksa, paylaşmak aşk, aşk hatırlamaksa hep aklımdasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder