6 Mayıs 2013 Pazartesi

HIDIRELLEZ

 

GELENEKLERİMİZDE HIDIRELLEZ

Geleneklerimizde ve Anadolu’da Hıdrellez’in ayrı bir yeri vardır… Türk folklorunda (halk bilimi) alanında Hıdrellez bir yaşama biçimidir… Genel olarak halk inanışları arasında Hızır ile İlyas peygamberlerin buluşması sonucunda Hıdırellez günleri genellikle 6 Mayıs’ta kutlanıyor. Yazın başlangıcı sayılan altı Mayıs günü. (Rûmî senede Nisan ayının yirmi üçüncü günü.) Yıl, Hızır ve Kasım olarak ikiye ayrılır. Mayıs ayının altısında Hızır ile yaz başlar. 186 gün sürer. Kasım ayının 8′ine kadar devam eder ve bundan sonra kış başlar. 179 gün (Şubat’ın 29 çektiği artık yıllarda 180 gün) sürer. Hıdırellez denmesinin sebebi; Mûsâ aleyhisselâmın ümmetinden bir velî veya peygamber olduğu bildirilen ve Kur’ân-ı kerîmde Kehf sûresi 65. âyet-i kerîmesinde: “Kullarımdan biri” ismi ile geçen Hızır’ın (Hıdır) kurak bir yerde oturması ile o yerin yeşerip dalgalanmaya başladığı, hadîs-i şerîfte (Peygamber efendimizin haber vermesiyle) bildirilmiştir.
Bu sebeple yaz başlangıcında ortalığın yeşermeğe başladığı güne yeşil manasına gelen Hıdır günü, yine bu günde Hıdır ile İlyas’ın buluştukları rivayeti sebebiyle de Hıdırellez (Hıdır+İlyas) denilmiştir. (Yeni Rehber Ansiklopedisi)
İslâmiyet, Hızır (Hıdır) ve hazret-i İlyas’ın Allah-ü Teâlâ’nın sevgili kullarından olduğunu haber vermekte fakat onlar adına mukaddes bir günün varlığını bildirmemektedir. Hıdırellez gününün İslâm dininde dini hüviyeti ve kutsiyeti yoktur. Bundan dola yı 6 Mayıs’ta İslâmiyet’in beğenmediği, haram (yasak) ettiği şeyleri yaparak eğlenmek yasaktır.(1)
Hıristiyanlarda ise Adonis’in yeniden doğuşuna denk getirilen İsa’nın Dirilişi (Paskalya) ile 23 Ni-san’daki Yeşil lori Yortusu bu ortak geleneğe bağlıdır. Bu yortuda bereketi simgeleyen Aziz George, Hızır gibi karşılanır.
Müslüman Türklerin kutladığı Hıdrellez günü eski Anadolu-Yunan söylenceleri, Bizans Hıristiyan yortuları, Yahudi ve İslam inanışları gibi çok değişik kaynaklardan beslenmektedir. 6 Mayıs günü Hızır’ ile İlyas peygamber buluşur. Hıdrellez sözü de iki kutsal kişinin adının birleşmesinden oluşur. Onlar bir araya gelince bahar ve bereket de yeryüzüne gelir.
Kökeni
Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır. Hıdırellez Bayramı’nı ve Hızır düşünüşünü tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı doğasal döngüler için sevinç duyulduğu görülmektedir.

HIZIR :
Hızır; yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda aramızda dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtır. Hızır bir kişiye verilen addan çok aslında bir doğasal durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini imgeler. Türkiye'de Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları:
Kalbi temiz, Allah'a inanan insanlara yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir.

Türkiye'de Hıdrellez Bayramı 6 Mayıs (5 Mayıs Gecesi) tarihinde kutlanır. Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanışı anlamındadır. (2)
Hıdırellez kutlamaları hemen hemen Anadolu’nun her yerinde yapılır. Özellikle Hıdırellez den bir hafta önce evlerde temizlik, badana, boya yapılır. Çocuklara yeni yeni giysiler alınır. Mendiller, çoraplar ve ayakkabılar alınır. Hıdırellez gecesi kadınlar ve özellikle genç kızlarımızda tarafından tahtadan, taştan ve çöplerden ne muradı varsa ona göre bahçesinde veya dere kenarlarında evler yapılır. Ev isteyen ev, araba isteyen araba, çocuk isteyenler beşik veya salıncak yaparlar. Bunlar yaşadığımız geleneklerimizdendir, adettendir. Yine kadınlar arasında börekler, çörekler hazırlanır Hıdırellez gününde bir bayram havası içinde kutlamalar, eğlenceler yapılırken bunlarda çocuklara, gelen gençlere ikram edilir. Genç kızlar, genç gelinler yüzüklerini, küpelerin her hangi bir işaret bir çömleğin içine atarlar. Çömleğin ağzını kapatırlar. Bu arada bir bahar havası içinde bahçelerde veya dere kenarında darbukalar, cümbüşler çalınır ve halaylar çekilir. Hıdırellez gününde ateş yakılır. Bu ateşin üstünde atlayanlar olur. Bu eğlenceler arasında karşılıklı olarak kadınlar tarafından çeşitli maniler söylenir. Hıdırellez ile ilgili birkaç mani:

Kale kaleye karşı
Kalenin içi çarşı
Bir şeftali ver bana
Dosta, düşmana karşı

Uzunsun sırık gibi
Ekşisin koruk gibi
Ne gezersin Mahalle mahalle
Yolunmuş tavuk gibi

Kaleden indim ancak
Elinde yeşil sancak
Ne kız oldum, ne gelin
Ateşe yandım ancak

Kalenin ardı tandır
Yandır Allah’ım yandır
Beni bir şahin eyle
Yârin koynuna kondur

Kaleden iniyordum
Çağırsalar dönüyordum
Ateşinden kibritim
Çaksalar yanıyordum

Dağlar dağladı beni
Gören ağladı beni
Demir zincir kâr etmez
Gönül bağladı beni

Kalenin ardındayım
Gecenin dördündeyim
Herkes derin uykuda
Ben yârimin derdindeyim

Karşıda kavun yerler
Bende gitsem ne derler
Otursam bile yesem
Şu şunu sevmiş derler ..

Sandık sandık üstüne
Bir daha sandık üstüne
Deryadaki gemiler
Yürüsün bahtım üstüne (3)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder