22 Ocak 2014 Çarşamba

YAĞMUR

 

 Güneşli bir sonbahar günü, etrafta yerlere dökülmüş ve dağılmış sarı yapraklar ... Hafif bir esinti ile yerlerini değiştiriyor rüzgar.Ağaçdan düşen son yaprakların dalda çırpındıkları son saniyeler... Yerde oluşmuş küçük bir su birikintisinden geçecekden yaşlı bir teyzeye hızla gelen araç su sıçratmışdır.Teyzemiz biraz telaşlanır ve hızlı adımlarla karşıya geçer. Yaşlı kadın kızgın ve öfkelidir.Kendi kendine söylenir.''Neden insanlar çevresine bakmadan gidiyor,neden böyle yapıyorlar?''Üstünü ,başını düzeltmek için parka gider ve cebinden nazik bir şekilde işlemeli bir mendil çıkarıp oturacak yer arayıp bulur ve hemen lekeleri mendiliyle siler.Onun az ötesinde iki çocuk oyun oynamaktadır.Mendilini tekrar düzenli bir şekilde cebine koyar ve sonra dikkatle bir şekilde etrafına bakmaya başlar. Akşam üzeridir ve hiç tanıdığı kimse yoktur parkta. Yaşlı kadın biraz daha bekleyip dinlenmeye çalışır.Parkdan çıkıp dalgın dalgın giderken yolda, gül kokusu gelir burnuna sanki kendinden geçer.
   O yöne doğru çevirir başını..Bir ne ne görsün bir çiçekçi dükkanı? Çiçekçiye birdenbire gider ve bir tane kırmızı gül alır dükkandan.. Yine dalgın ve sanki yorgun gibidir.Yolda yürürken bu defa elindeki güle bakmaktadır. Etrafta oynayan bir kaç çocuk görür ve onlara  gülümseyerek sessizce bakar.. Daha sonra bir evin bahçesinde konuşmakda olan iki sevgili görür, elinde olmadan iç geçirir. Bu defa oldukça hüzünlüdür neredeyse ağlamaklıdır.. Güle çevirir gözlerini ve  yolu da bayağı azalmıştır. Sonunda gelmiştir, kapıyı yavaşça açar ve narin ve yaşlı bedeniyle biraz da bitkin olarak mezarlığa  girer. içeriye geçer geçmez. Etrafında ki çiçeklerin kokusunu içine çekerek yavaşça mezarlığın ortasına doğru ilerler.Etrafta kimsecikler yoktur. Bir kaç adım kalmıştır ve artık gelmiştir sevdiğinin,özlediğinin  yanına. Taşın kenarına oturdu.Sanki o soğuk taş seğil de sevdiğiyle el ele diz dizedir. Sanki yanında oturmuşçasına saçlarını okşamaktadır..Sonra elinde ki gülü özenle,inciltmeden onun üstüne bıraktı. Ansızın göz pınarlarından bir iki damla gözyaşı süzüldü ve o bembeyaz yanaklardan düşerek , sevdiğinin toprağına karıştı. Sanki onu o anda gökyüzü duydu,yağmur damlaları düşmeye başladı.Gözyaşlarının izini yağmur damlaları sildi. Sadece yağmurun sesi duyuluyordu etrafta.
   Biraz daha otururdu, yağmurun altında. Sevdiğine bir kaç tane daha güzel söz söyleyip taşı dakikalarca öpdü.Sanki sevdiği adamı öğmüşçesine.''Sen nasıl beni orda bekliyorsan ben de sana kavuşacağım günü bekliyorum. Seni seviyorum canım sevgilim... Merak etme yakında bende senin yanına geleceğim.''Geldiği gibi aynı yoldan yağmurun ona eşlik etmesiyle birlikte evinin yolunu tutar.Yağmur sevdiğidir, mezarlığa her gelişinde her gül koyuşunda sevdiği ona eşlik eder,oda daha bir mutlu ve kendinden emin şekilde yoluna devam eder.. ''Ben de seni bekliyorum ve seni özlüyorum''sanki sevdiğinin yanında olduğunu hisseder.Yaşlı kadına. Şu kainatta Aşkı engelleyebilecek hiç bir şey yoktur.Yetre ki insan gerçekden sevsin ve gerçekden sevilsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder